14 Nisan 2015 Salı

Künefe Tarifi


Memleketimin Tarihi ve Kültürel Yerleri

HATAY TARİHİ VE KÜLTÜREL YERLER 

Habib-i Neccar Camii
 
Anadolu’nun ilk camii olan Habib-i Neccar Antakya’da yapılmış ve Müslümanlık Anadolu’ya buradan yayılmaya başlamıştır. Habib-i Neccar Camii  Hz. Ömer’in Komutanlarından Ebu Ubeyde Bin Cerrah Tarafından M.S 636 yılında inşa edilmiştir.Hz. İsa’nın Havarilerine ilk inanan Habib-i Neccar bir inanç abidesi ve Kuran-ı Kerimde Yasin suresinde övülen bir şehittir.
 
Mezarı camide bulunmaktadır. Çok tanrılı dönemde Roma halkını Allah’a inanmaları için Antakya’ya iknaya Hz. İsa tarafından gönderilen elçiler Yuhanna, Pavlos ve Şemun Safa’nın da mezarları cami içinde yer  aldığına inanılmakta ve kabirleri bulunmaktadır.
 
Bayezid-i Bestami Makamı:

Kırıkhan’ın kuzeyinde Alaybeyli Köyünün hemen önünde yer alan bir tepe ve Darbısak Kalesinin içinde yer alır. Bu kale, Antakya Haçlı Prensliğinin önemli kalelerinden biri idi.
 
Belen geçidinin kuzey girişinin güvenliğini sağlayan kale, 1268 yılında Baybars tarafından alındıktan sonra  önemini yitirmiştir. 19. yüzyılın sonlarında buraya Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa tarafından İslam evliyalarından Bayezid-i Bestami adına bir cami ve ziyaret yeri yaptırılmıştır. Kalenin bazı bölümleri kısmen ayaktadır.
 Şeyh Ahmet Kuseyri Camii ve Türbesi
   Antakya –Yayladağı  güzergahında, Antakya’ya 25 kilometre uzaklıkta bulunan Şenköy beldesindedir. Osmanlı döneminde yaşamış bir veli olan Şeyh Ahmet Kuseyri’nin türbesi ve aynı avluda bulunan cami 16. yüzyıl eseridir.
Hızır Türbesi ve Musa Ağacı
Antakya’da ve Samandağ ilçesinde pek çok yerde Hızır (a.s) adına yapılmış türbe ve ziyaretler vardır. Ancak bunların en ünlüsü  Samandağ sahilinde, Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın buluştuğu yer olarak kabul edilen kayanın üzerinde kurulan Hızır (a.s) ziyaretidir.
 
Samandağ ilçesi Hıdırbey Köyünde koruma altına alınmış ulu bir çınar ağacı vardır. 800-1000 yaşlarında olduğu tahmin edilen, ancak halk arasında 2000-3000 yaşları arasında olduğuna inanılan bir ağaçtır.
Gövdesinin çevresi 35 metredir. Bu ağacın Hz. Musa’nın asasının ab-ı hayat (ölümsüzlük suyu) sayesinde filizlenip kök salması sayesinde meydana geldiğine dair efsaneler anlatılmaktadır.
Ulu Camii

Antakya'nın Ata Köprüsü yakınında bulunan ve yapıldığı dönem itibariyle Antakya’nın en eski camisi olan Ulu Cami’nin Memlük dönemi eseri olduğu sanılmaktadır. Kitabelerden, caminin ve minaresinin çeşitli dönemlerde tamir edildiği sanılmaktadır.
Antakya’da bunlardan başka Mahremiye Camii, Nakip Camii, Yeni Camii, Civelek Camii, Meydan Camii ve Şeyh Ali Camii gibi hepside Osmanlı dönemi eseri olan camiler vardır. Bunlar Kubbeli ve ahşap çatılı olmak üzere iki ayrı tipte inşa edilmiştir.
Kiliseler olarak başta St. Pierre Kilisesi, Antakya’da Katolik Kilisesi, Ortadoks Kilisesi, Protestan Kilisesi, Havra, Samandağ’da Vakıflı Ermeni Kilisesi, Arsuz’da Maryo Hanna Kilisesi, Meryem Ana Havuzu yer almaktadır. Antakya içinde en eski ve sayıca çok olan yapılar hanlar ve hamamlardır.
Bunların hemen hepsi vakıf eserleridir. Cindi Hamamı (Memlük dönemi), Saka Hamamı, Meydan Hamamı, Yeni Hamam (Osmanlı dönemi) halen çalışan hamamlardır. Kurşunlu Han, Saka Hamamı yanındaki Sokulu  Hanı (18. yüzyıldan itibaren sabunhane olarak kullanılmıştır.) önemli ve halen kullanılan hanlardır. Ulu Camii yakınındaki Sokullu Bedesteni de kısmen ayaktadır.     
Saint Pierre :
 
Kentin kuzeydoğusunda, Reyhanlı çıkışının yakınında bulunan bu mağara-kilise, Antakya’da Hıristiyanlığın yayılma döneminden kalan tek yapıdır. Stauris (Hac) Dağı’nın eteğinde, eni 9.5 m, derinliği 13 m., yüksekliği 7 m. Olan bu mağarada, St. Paul. St. Pierre ve Barnabas ilk Hıristiyan cemaat ile toplanıp onlara vaaz vermişlerdir.
Döşemesinde. V. Yüzyıla ait mozaik parçaları ile sunağın sağındaki duvarda bir zamanlar duvarı tümü ile kaplayan fresklerden kalan izler bulunmaktadır. Sunağın sol tarafında kilisenin içine açılan tünel, bir baskın sırasında cemaatin dağa kaçarak gizlenmesine yarıyordu.
Haçlılar döneminde birkaç metre daha uzatılan kilise. İki kemerle ön cepheye bağlandı. Doğulu bir ifade taşıyan ve yerel malzeme ile yapılmış olan ön cephe, 1863 yılında Papa IX. Pius’un isteği ile Kapuçin rahipleri tarafından restore edilmiş, bu faaliyete III. Napolyon da yardımda bulunmuştur.
Eskiden bir cephesinin bir revak ile korunduğu sol taraftaki izlerden anlaşılmaktadır. Öndeki bahçe birkaç yüzyıl mezarlık olarak kullanılmıştır. Kilisenin içinde, sunağın çevresinde de mezarlar bulunmaktadır. Dünyanın ilk katedrali kabul edilen ve 1963 yılında Papa IV. Paul tarafından Hıristiyanlar için Hac yeri olarak ilan edilen bu mağaracıkta, özellikle her yıl 29 Haziran günü, civardan ve uzak illerden gelen din adamları ve kalabalık bir cemaatin katıldığı ayin yapılır. Her yıl yapılan bu törenlere Vatikan’dan temsilci katılmaktadır.
 
Titus Tüneli :

Samandağ ın 5 Km. kuzeyinde denize hakim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleuykos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehirdir. Şehrin, dağın hemen bitiminde , dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı vardı. Sellerin bu limanı Doldurması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırıldı tünel Titus zamanında tamamlandı ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları , yüksekliği 7 mt. genişliği 6 mt olan bu tünel vasıtası ile uzaklara akıtıldı , böylece limanın dolması engellenmiş oldu. 130 mt si tünel , kalanı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevliğe kadar 1380 mt. dir
 Tünelin deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta , 100 Mt. kadar uzaklıkta kaya mezarları vardır burada kayalara oyulmuş mağaraların içinde bulunan çok sayıda mezarın en çok ilgi çekeni , çukurun tabanındaki geniş mağaradır. içinde çok sayıda mezar bulunan bu mağara diğerlerinden farklı yapılmış yüksek ve gösterişli bir mezar yüzünden halk arasından ''Beşikli Mağara'' olarak anılmaktadır.Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında tapınak kalıntılarına da rastlanır , bunlardan başka , Mağaracık köyü civarında da çok sayıda mağara vardır.
 
Titus Tüneli




Samandağ Çevlik

  


                                                          
  

                                                                                                                                                                                                                                                                   


Samandağ..

Seleucia Pieria'nın Şehir Yapısı

Beşikli Mağara

Seleucia Pieria'nın şehir yapısı konumu nedeniyle iki bölümden oluşuyordu. Yukarı şehir ve aşağı şehir olarak adlandırılan bu bölümler şehrin kurulduğu bölgedeki arazi yapısı bunu mecburi kılıyordu. Yukarı şehir dağın üst yamacında yer alıyordu. (Bugün Kapısuyu köyünün bulunduğu bölge) Denizden yaklaşık 30 metre yüksekliğinde imalathaneler, mabetler ve resmi binalar burada kurulmuştu. Dağın güney-batı tarafında dik kayalıklar şehri aşağıdaki bölümden ayırıyordu. Aşağı şehirle buradaki bağlantıyı dik kayalıklara oyulmuş ve 7-8 kişinin yan yana yürüyebileceği muazzam merdivenler sağlıyordu. (Merdivenler hala sapa sağlam durmaktadır ve görülebilecek durumdadır. Merdivenden biraz önce sol tarafta kayanın içine oyularak yapılan, bekçi odası olarak kullanılmış olması muhtemel bir mağara vardır. Burası daha sonra rahiplerin oturduğu yer olarak kullanılmıştır.) Aşağı şehir liman çevresinde kurulmuştu. Liman tesisleri yanında pazar, çarşı, dükkanlar ve zanaatkarlar burada bulunmaktadır. Aynı zamanda büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro yer almaktadır. Burası şehrin en canlı en hareketli yeridir. İhracat ve ithalat merkezi olduğu için büyük depolar, ayrıca gemi onarımı için küçük bir tersane inşa edilmişti.
Teraslarda zemini mozaikle kaplı lüks Roma villaları yer alıyordu. Şehrin surları içinde yer alan liman bir boğaz ile denize bağlıydı.
Aşağı şehirle, yukarı şehir arasında bulunan kapı dahilen iki burçla dar bir geçidi ihtiva etmektedir. Bunu burcun kalan izlerinden anlamak mümkündür. Surun kalınlığı 4 metredir. Şehrin tamamı bir surla çevrilidir. Bu surun uzunluğu 12.5 km.'yi bulur. Bu duvarlardan günümüze çok az bir kısmı kalmıştır. Bazı yerlerde kalıntı izleri durmasına rağmen duvarın büyük bölümünü oluşturan taşlar eski evlerde kullanıldığından bugün sadece izi kalmıştır. Uzaktan bakıldığında rahatlıkla sur izleri görülebilmektedir. Çevre duvarları içerisinde kalan liman 16 hektardır. (160 dönüm)
Şehrin 3 büyük kapısı vardır. En güneydeki kapı şehrin pazar kapısı olarak adlandırılmış, surların dibindeki kapı orta kapısı olarak kullanılmıştır. Bu kapı surların dibindeki kapı olarak Bab el- Kils (kireç kapısı) ve kral kapısı olarak bilindiğine dair görüşler vardır. Şehrin içinden geçen suyun surlardan çıktığı yerdeki kapıya Bab el-Mina (liman kapısı) denmektedir. Bu kapının pazar kapısı gibi şimdi yıkılmış olan iki büyük kulesi vardı. Biraz daha kuzeyde üçüncü bir kule inşa edilmiş ve şehrin iç tarafında uzun bir yapı savunma için yapılmıştır. Yukarı şehrin uzun duvarında yalnız bir kapı (Bab el-hava) yapılmıştır. El Kabusiye ( Kapısuyu ) köyüne giden yol buradan başlamaktadır.
Kuzey-doğu şehir duvarından ayrılan çapraz şeklindeki duvar şehrin içine doğru kıvrılmış ve orada kesilmiştir. Şehir duvarı batıdaki suya kadar gelir, öbür uçtan devam edip limana kadar ulaşır ve orada son bulur. Bu liman şimdi Minat el- Atiga (eski liman) ve Minat el-Cedide (yeni liman) denilen yerden dış limana açılır. Kanal kuzeyde kalenin duvarları, güneyde liman duvarlarıyla korunmuştur. Boğazın denize açılan yerinde iki bekçi evi yapılmıştır. Güneydeki bekçi evi kalenin içinde 3x12 metre büyüklüğünde bir oda şeklindedir. Limanın doğu tarafındaki eski liman, duvar izleriyle tespit edilmiştir. Limandan denize bir kanalın gittiği, kanalın etrafındaki sıra kulelerle tespit edilmiştir. Dış binanın genişliği 130-140 metre olarak saptanmıştır. Güneydeki iskele 100 metre uzunlukta 9 metre genişlikte olup yapısını kısmen koruyabilmiştir.

Samandağ

Coğrafya

Şehrin Akdeniz kıyısından görünümü
Samandağ; Musa Dağı, Keldağ ve Saman Dağı arasında bulunan, Asi Nehri'nin Akdeniz'e döküldüğü noktada oluşmuş deltada kuruludur. 446 km2'lik yüz ölçümüne sahip ilçede bağlı belediye sayısı 12, köy sayısı 31'dir.

Tarih

MÖ VII. yüzyılda Yunanlar, Asi Nehri'nin döküldüğü bölgede Al Mina Limanı kurulmuştur. Gemiler, nehir boyunca ilerleyip Antakya'ya varabiliyordu ve böylece liman önemini uzun yıllar korumuştur. MÖ 300 yılında Büyük İskender'in ünlü generali, Selevkos I. Nikator tarafından kurulan Selevkos İmparatorluğu'na bir süre başkentlik yapmak üzere liman şehri olarak Seleucia Pieria bugünkü adıyla Çevlik kurulmuştur. Ancak denizden gelecek saldırılara karşı Selevkos I. Nikator Antioch (Antakya) şehrini kurarak başkenti buraya taşımıştır.
Roma İmparatorluğu döneminde imparator Vespasianus, limanı sel sularından korumak üzere dağlarda tüneller yaptırmaya başlar. Yüz yılı aşkın bir süre boyunca yapımı sürdüğü sanılan tüneller, oğlu Titus tarafından tamamlanmıştır. XIV. yy'a kadar Selçuklu, Fatımiler ve Memlük egemenlikleri altında kalmıştır. 1516'da Osmanlı hakimiyetine geçen Samandağ, I.Dünya Savaşından sonra Fransızların idaresinde İskenderun Sancağı içerisinde kalmıştır. Hatay Devleti'nde nahiye olarak kalan Samandağ, 23 Temmuz 1939'da Hatay'ın anavatana ilhakıyla Türkiye'ye katılmıştır.
1948'de eski adı Süveydiye, Samandağ olarak değiştirilerek ilçe olmuştur. 

Etnik Yapı ve Din

Samandağ etnik olarak Arapların, Ermenilerin ve Türkmenlerin yaşadığı bir bölge olmakla beraber Araplar çoğunluğu oluşturur. Dinsel ve mezhepsel olarak ise Nusayri (Arap Alevisi) başta olmak üzere Sünni, Hıristiyan Ortodoks, Hıristiyan Katolikler ve Gregoryenler gibi çeşitli inanç grupları bulunmaktadır. Samandağ'daki Arapların büyük bir kısmı mezhepsel olarak Nusayridir. Arapların içinde önemli bir nüfusta Hıristiyan Ortodoks ve Protestan Araplar da mevcuttur. Bunun yanında çok az sayıda da olsa Türkmen ve Türk aileler de bulunur. Ayrıca bölgede bulunan her inançtan insanlar dindar olup dinlerine bağlıdırlar.
Samandağ halkı aynı coğrafya olan ancak 1920'lerde sınır çizilirken ikiye bölünen ve bir kısmı Türkiye'de bir kısımı ise Suriye'de kalan sınır bölgeleriyle akrabalıkları mevcuttur. Samandağ'da herkes birbirinin milliyetine ve dinine büyük saygı gösterir. Dünyada Ermenistan dışındaki tek Ermeni köyü, Samandağ'a bağlı olan Vakıflı'dır.
Diller dillere, çan sesleri ezan sesine, bayramlar bayramlara karışır; en çok bayram burada kutlanır. Ramazan ve Kurban Bayramlarının, Noel ve Meryem Ana Yortularının, Gadir Hum Bayramlarının sevincine tüm Samandağlılar katılır. Komşular birbirlerine "Allah herkese kendi dininde yardımcı olsun" derler. Samandağ'da 350 Arap Ortodoks ailenin yaşadığı Cemal Gürsel(Zeytuniya) Mahallesi`nde birbirine yakın mesafede iki Arap Ortodoks Kilisesi var. ıçı.yy yapısı kiliselerden Aziz İlyas Kilisesi demir parmaklıklarla çevrilmiş bir avlunun, Meryem Ana Kilisesi ise Ortodoks Mezarlığı`nın içinde. Her ikisi de son derece bakımlı ve ibadete açık.

Yayladağı

 Yayladağı

İlçe merkezinin 9. ve 10. yy’da kurulduğu sanılmaktadır. Avar Türkleri’nden Savcılar Boyunun başı Kasım Bey bu toprakları Bizans’tan alıp bir cami, bir köprü ve bir okul yaptırmıştır. Kasım Bey Cami ve Kasımbey Köprüsü bugüne kadar ulaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilçeye Ordu-Muradiye isimleri verilmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde bu bölgeye Türkleri yerleştirmiştir. Yavuz Sultan Selim Mısır Seferi dönüşünde burada ordusu ile birlikte konakladığı için buraya “ordu” denilmiştir. 1918’de İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilen Hatay, 1938’de Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’ne kavuştu. 1940’da adı “Ordu” ile karıştığı için “Yayladağı” olarak adı değiştirildi. Bu adı “Yayladağı” isimli dağından almıştır. Hatay’ın kurtuluş günü olan 23 Temmuz’u Yayladağı’da kurtuluş günü olarak kutlar.

Tarihçe

İlçe merkezinin 9. ve 10. yy’da kurulduğu sanılmaktadır. Avar Türkleri’nden Savcılar Boyunun başı Kasım Bey bu toprakları Bizans’tan alıp bir cami, bir köprü ve bir okul yaptırmıştır. Kasım Bey Cami ve Kasımbey Köprüsü bugüne kadar ulaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilçeye Ordu-Muradiye isimleri verilmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde bu bölgeye Türkleri yerleştirmiştir. Yavuz Sultan Selim Mısır Seferi dönüşünde burada ordusu ile birlikte konakladığı için buraya “ordu” denilmiştir. 1918’de İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilen Hatay, 1938’de Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’ne kavuştu. 1940’da adı “Ordu” ile karıştığı için “Yayladağı” olarak adı değiştirildi. Bu adı “Yayladağı” isimli dağından almıştır. Hatay’ın kurtuluş günü olan 23 Temmuz’u Yayladağı’da kurtuluş günü olarak kutlar.

                                                         


Reyhanlı

Reyhanlı 

Reyhanlı, Türkiye'nin Hatay iline bağlı bir ilçesidir.
Reyhanlı daha önceki tarihlerde İrtah Dinlenme yeri anlamına da gelir. Genelde birkaç Arap aşiretinin yaşadığı yer olarak bilinen İrtah adında küçük bir kasaba idi. 16. yüzyıldan itibaren yoğunlukla Rey bölgesinden göçebe olarak gelen Türkler (Türkmen aşiretleri) bu kasabaya yerleşmişlerdir. 1855 yılında Rumeli’den Kafkas ve Kıbrıs göçmenleri getirilerek kasabaya yerleştirilmiştir. Daha sonra Reyhanlı ismini alan kasaba 1918 yılında Fransızlar tarafından ele geçirilmiş, bucak statüsü ile yönetilmiştir. 8 Temmuz 1938 yılında Fransız işgalinden kurtarılıp, Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katıldığı yıl olan 1939 yılında ilçe olmuştur. Türk Edebiyatının önde gelen isimlerinden Cemil Meriç Reyhanlı'lıdır. Ünlü şarkıcı Gökhan Güney de Reyhanlı'lıdır. Ayrıca ünlü aktris Hülya Avşar Reyhanlı'da bir süre evli kalmıştır. Yemek kültürü çok zengindir.
Devlet Planlama Teşkilatı'ndan yapılan açıklamaya göre Türkiye'nin en zengin ilçesidir. Yenişehir gölü görülmesi gereken doğal güzelliklerdendir. Kardeşlik ve hoşgörünün örnek olduğu gezip görülmesi gereken bir ilçedir.
Reyhanlı ilçesi Akdeniz bölgesinde ve Hatay’ın doğusunda yer alır. Akdeniz iklimi hakimdir. Doğusunda ve güneyinde Suriye, batısında Hatay merkez ilçesi ve kuzeyinde Kumlu ilçesi bulunmaktadır. İlçeye bağlı 31 köy ve bir merkez belediyesi vardır.Ayrıca önemli bir gelir kaynağı olan Cilvegözü Sınır Kapısı da bu ilçededir.
İlçede genellikle tarıma dayalı ekonomi hakimdir. Amik Gölü'nün 1972 yılında kurutulmasının tamamlanması ile pamuk ve buğday tarım içindeki önemini arttırmıştır. Ürün çeşidinde pamuk ve hububat en büyük paya sahiptir; ilçede ayrıca büyük baş hayvancılık, süt inekçiliği, koyun ve keçi besiciliği de yapılmaktadır. İlçede sanayileşme tarım ve tarıma dayalı sanayi kollarında gelişmiştir. Çırçır ve prese fabrikaları ile iplik, un ve hidrofil pamuk fabrikaları ilçenin önemli sanayi tesisleridir.  
  

                                                          

hatay reyhanlı gölü ile ilgili görsel sonucu    Reyhanlı Gölü