14 Nisan 2015 Salı
Memleketimin Tarihi ve Kültürel Yerleri
HATAY TARİHİ VE KÜLTÜREL YERLER
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Samandağ..
Seleucia Pieria'nın Şehir Yapısı
Beşikli Mağara
Seleucia Pieria'nın şehir yapısı konumu nedeniyle iki bölümden
oluşuyordu. Yukarı şehir ve aşağı şehir olarak adlandırılan bu bölümler
şehrin kurulduğu bölgedeki arazi yapısı bunu mecburi kılıyordu. Yukarı
şehir dağın üst yamacında yer alıyordu. (Bugün Kapısuyu köyünün
bulunduğu bölge) Denizden yaklaşık 30 metre yüksekliğinde imalathaneler,
mabetler ve resmi binalar burada kurulmuştu. Dağın güney-batı tarafında
dik kayalıklar şehri aşağıdaki bölümden ayırıyordu. Aşağı şehirle
buradaki bağlantıyı dik kayalıklara oyulmuş ve 7-8 kişinin yan yana
yürüyebileceği muazzam merdivenler sağlıyordu. (Merdivenler hala sapa
sağlam durmaktadır ve görülebilecek durumdadır. Merdivenden biraz önce
sol tarafta kayanın içine oyularak yapılan, bekçi odası olarak
kullanılmış olması muhtemel bir mağara vardır. Burası daha sonra
rahiplerin oturduğu yer olarak kullanılmıştır.) Aşağı şehir liman
çevresinde kurulmuştu. Liman tesisleri yanında pazar, çarşı, dükkanlar
ve zanaatkarlar burada bulunmaktadır. Aynı zamanda büyük bir hamam ve
küçük bir tiyatro yer almaktadır. Burası şehrin en canlı en hareketli
yeridir. İhracat ve ithalat merkezi olduğu için büyük depolar, ayrıca
gemi onarımı için küçük bir tersane inşa edilmişti.
Teraslarda zemini mozaikle kaplı lüks Roma villaları yer alıyordu.
Şehrin surları içinde yer alan liman bir boğaz ile denize bağlıydı.
Aşağı şehirle, yukarı şehir arasında bulunan kapı dahilen iki burçla
dar bir geçidi ihtiva etmektedir. Bunu burcun kalan izlerinden anlamak
mümkündür. Surun kalınlığı 4 metredir. Şehrin tamamı bir surla
çevrilidir. Bu surun uzunluğu 12.5 km.'yi bulur. Bu duvarlardan günümüze
çok az bir kısmı kalmıştır. Bazı yerlerde kalıntı izleri durmasına
rağmen duvarın büyük bölümünü oluşturan taşlar eski evlerde
kullanıldığından bugün sadece izi kalmıştır. Uzaktan bakıldığında
rahatlıkla sur izleri görülebilmektedir. Çevre duvarları içerisinde
kalan liman 16 hektardır. (160 dönüm)
Şehrin 3 büyük kapısı vardır. En güneydeki kapı şehrin pazar kapısı
olarak adlandırılmış, surların dibindeki kapı orta kapısı olarak
kullanılmıştır. Bu kapı surların dibindeki kapı olarak Bab el- Kils
(kireç kapısı) ve kral kapısı olarak bilindiğine dair görüşler vardır.
Şehrin içinden geçen suyun surlardan çıktığı yerdeki kapıya Bab el-Mina
(liman kapısı) denmektedir. Bu kapının pazar kapısı gibi şimdi yıkılmış
olan iki büyük kulesi vardı. Biraz daha kuzeyde üçüncü bir kule inşa
edilmiş ve şehrin iç tarafında uzun bir yapı savunma için yapılmıştır.
Yukarı şehrin uzun duvarında yalnız bir kapı (Bab el-hava) yapılmıştır.
El Kabusiye ( Kapısuyu ) köyüne giden yol buradan başlamaktadır.
Kuzey-doğu şehir duvarından ayrılan çapraz şeklindeki duvar şehrin
içine doğru kıvrılmış ve orada kesilmiştir. Şehir duvarı batıdaki suya
kadar gelir, öbür uçtan devam edip limana kadar ulaşır ve orada son
bulur. Bu liman şimdi Minat el- Atiga (eski liman) ve Minat el-Cedide
(yeni liman) denilen yerden dış limana açılır. Kanal kuzeyde kalenin
duvarları, güneyde liman duvarlarıyla korunmuştur. Boğazın denize açılan
yerinde iki bekçi evi yapılmıştır. Güneydeki bekçi evi kalenin içinde
3x12 metre büyüklüğünde bir oda şeklindedir. Limanın doğu tarafındaki
eski liman, duvar izleriyle tespit edilmiştir. Limandan denize bir
kanalın gittiği, kanalın etrafındaki sıra kulelerle tespit edilmiştir.
Dış binanın genişliği 130-140 metre olarak saptanmıştır. Güneydeki
iskele 100 metre uzunlukta 9 metre genişlikte olup yapısını kısmen
koruyabilmiştir.
Samandağ
Coğrafya
Şehrin Akdeniz kıyısından görünümü
Samandağ; Musa Dağı, Keldağ ve Saman Dağı arasında bulunan, Asi Nehri'nin Akdeniz'e döküldüğü noktada oluşmuş deltada kuruludur. 446 km2'lik yüz ölçümüne sahip ilçede bağlı belediye sayısı 12, köy sayısı 31'dir.
Tarih
MÖ VII. yüzyılda Yunanlar, Asi Nehri'nin döküldüğü bölgede Al Mina Limanı kurulmuştur. Gemiler, nehir boyunca ilerleyip Antakya'ya varabiliyordu ve böylece liman önemini uzun yıllar korumuştur. MÖ 300 yılında Büyük İskender'in ünlü generali, Selevkos I. Nikator tarafından kurulan Selevkos İmparatorluğu'na bir süre başkentlik yapmak üzere liman şehri olarak Seleucia Pieria bugünkü adıyla Çevlik kurulmuştur. Ancak denizden gelecek saldırılara karşı Selevkos I. Nikator Antioch (Antakya) şehrini kurarak başkenti buraya taşımıştır.
Roma İmparatorluğu döneminde imparator Vespasianus,
limanı sel sularından korumak üzere dağlarda tüneller yaptırmaya
başlar. Yüz yılı aşkın bir süre boyunca yapımı sürdüğü sanılan tüneller,
oğlu Titus tarafından tamamlanmıştır. XIV. yy'a kadar Selçuklu, Fatımiler ve Memlük egemenlikleri altında kalmıştır. 1516'da Osmanlı hakimiyetine geçen Samandağ, I.Dünya Savaşından sonra Fransızların idaresinde İskenderun Sancağı içerisinde kalmıştır. Hatay Devleti'nde nahiye olarak kalan Samandağ, 23 Temmuz 1939'da Hatay'ın anavatana ilhakıyla Türkiye'ye katılmıştır.
1948'de eski adı Süveydiye, Samandağ olarak değiştirilerek ilçe olmuştur.
Etnik Yapı ve Din
Samandağ etnik olarak Arapların, Ermenilerin ve Türkmenlerin yaşadığı bir bölge olmakla beraber Araplar çoğunluğu oluşturur. Dinsel ve mezhepsel olarak ise Nusayri (Arap Alevisi) başta olmak üzere Sünni, Hıristiyan Ortodoks, Hıristiyan Katolikler ve Gregoryenler gibi çeşitli inanç grupları bulunmaktadır. Samandağ'daki Arapların büyük bir kısmı mezhepsel olarak Nusayridir. Arapların içinde önemli bir nüfusta Hıristiyan Ortodoks ve Protestan
Araplar da mevcuttur. Bunun yanında çok az sayıda da olsa Türkmen ve
Türk aileler de bulunur. Ayrıca bölgede bulunan her inançtan insanlar
dindar olup dinlerine bağlıdırlar.
Samandağ halkı aynı coğrafya olan ancak 1920'lerde sınır çizilirken
ikiye bölünen ve bir kısmı Türkiye'de bir kısımı ise Suriye'de kalan
sınır bölgeleriyle akrabalıkları mevcuttur. Samandağ'da herkes
birbirinin milliyetine ve dinine büyük saygı gösterir. Dünyada
Ermenistan dışındaki tek Ermeni köyü, Samandağ'a bağlı olan Vakıflı'dır.
Diller dillere, çan sesleri ezan sesine, bayramlar bayramlara
karışır; en çok bayram burada kutlanır. Ramazan ve Kurban Bayramlarının,
Noel ve
Meryem Ana Yortularının, Gadir Hum Bayramlarının sevincine tüm
Samandağlılar katılır. Komşular birbirlerine "Allah herkese kendi
dininde yardımcı olsun" derler. Samandağ'da 350 Arap Ortodoks ailenin
yaşadığı Cemal Gürsel(Zeytuniya) Mahallesi`nde birbirine yakın mesafede
iki Arap Ortodoks Kilisesi var. ıçı.yy yapısı kiliselerden Aziz İlyas
Kilisesi demir parmaklıklarla çevrilmiş bir avlunun, Meryem Ana Kilisesi
ise Ortodoks Mezarlığı`nın içinde. Her ikisi de son derece bakımlı ve
ibadete açık.
Yayladağı
Yayladağı
İlçe merkezinin 9. ve 10. yy’da kurulduğu sanılmaktadır. Avar Türkleri’nden Savcılar Boyunun başı Kasım Bey bu toprakları Bizans’tan alıp bir cami, bir köprü ve bir okul yaptırmıştır. Kasım Bey Cami ve Kasımbey Köprüsü bugüne kadar ulaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilçeye Ordu-Muradiye isimleri verilmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde bu bölgeye Türkleri yerleştirmiştir. Yavuz Sultan Selim Mısır Seferi dönüşünde burada ordusu ile birlikte konakladığı için buraya “ordu” denilmiştir. 1918’de İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilen Hatay, 1938’de Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’ne kavuştu. 1940’da adı “Ordu” ile karıştığı için “Yayladağı” olarak adı değiştirildi. Bu adı “Yayladağı” isimli dağından almıştır. Hatay’ın kurtuluş günü olan 23 Temmuz’u Yayladağı’da kurtuluş günü olarak kutlar.Tarihçe
İlçe merkezinin 9. ve 10. yy’da kurulduğu sanılmaktadır. Avar Türkleri’nden Savcılar Boyunun başı Kasım Bey bu toprakları Bizans’tan alıp bir cami, bir köprü ve bir okul yaptırmıştır. Kasım Bey Cami ve Kasımbey Köprüsü bugüne kadar ulaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilçeye Ordu-Muradiye isimleri verilmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde bu bölgeye Türkleri yerleştirmiştir. Yavuz Sultan Selim Mısır Seferi dönüşünde burada ordusu ile birlikte konakladığı için buraya “ordu” denilmiştir. 1918’de İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilen Hatay, 1938’de Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’ne kavuştu. 1940’da adı “Ordu” ile karıştığı için “Yayladağı” olarak adı değiştirildi. Bu adı “Yayladağı” isimli dağından almıştır. Hatay’ın kurtuluş günü olan 23 Temmuz’u Yayladağı’da kurtuluş günü olarak kutlar.Reyhanlı
Reyhanlı
Reyhanlı daha önceki tarihlerde İrtah Dinlenme yeri anlamına da gelir. Genelde birkaç Arap aşiretinin yaşadığı yer olarak bilinen İrtah adında küçük bir kasaba idi. 16. yüzyıldan itibaren yoğunlukla Rey bölgesinden göçebe olarak gelen Türkler (Türkmen aşiretleri) bu kasabaya yerleşmişlerdir. 1855 yılında Rumeli’den Kafkas ve Kıbrıs göçmenleri getirilerek kasabaya yerleştirilmiştir. Daha sonra Reyhanlı ismini alan kasaba 1918 yılında Fransızlar tarafından ele geçirilmiş, bucak statüsü ile yönetilmiştir. 8 Temmuz 1938 yılında Fransız işgalinden kurtarılıp, Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katıldığı yıl olan 1939 yılında ilçe olmuştur. Türk Edebiyatının önde gelen isimlerinden Cemil Meriç Reyhanlı'lıdır. Ünlü şarkıcı Gökhan Güney de Reyhanlı'lıdır. Ayrıca ünlü aktris Hülya Avşar Reyhanlı'da bir süre evli kalmıştır. Yemek kültürü çok zengindir.
Devlet Planlama Teşkilatı'ndan yapılan açıklamaya göre Türkiye'nin en
zengin ilçesidir. Yenişehir gölü görülmesi gereken doğal
güzelliklerdendir. Kardeşlik ve hoşgörünün örnek olduğu gezip görülmesi
gereken bir ilçedir.
Reyhanlı ilçesi Akdeniz bölgesinde ve Hatay’ın doğusunda yer alır. Akdeniz iklimi hakimdir. Doğusunda ve güneyinde Suriye, batısında Hatay merkez ilçesi ve kuzeyinde Kumlu ilçesi bulunmaktadır. İlçeye bağlı 31 köy ve bir merkez belediyesi vardır.Ayrıca önemli bir gelir kaynağı olan Cilvegözü Sınır Kapısı da bu ilçededir.
İlçede genellikle tarıma dayalı ekonomi hakimdir. Amik Gölü'nün
1972 yılında kurutulmasının tamamlanması ile pamuk ve buğday tarım
içindeki önemini arttırmıştır. Ürün çeşidinde pamuk ve hububat en büyük
paya sahiptir; ilçede ayrıca büyük baş hayvancılık, süt inekçiliği,
koyun ve keçi besiciliği de yapılmaktadır. İlçede sanayileşme tarım ve
tarıma dayalı sanayi kollarında gelişmiştir. Çırçır ve prese fabrikaları
ile iplik, un ve hidrofil pamuk fabrikaları ilçenin önemli sanayi
tesisleridir.
Payas.
Payas
Tarihçe
Payas bölgesinde yerleşim neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.
Anadolu'yu Suriye ve Ortadoğu'ya bağlayan güzergâh üzerinde olması
sebebiyle tarihin her döneminde Payas bölgesi stratejik bakımdan önemli
bir yerleşim bölgesi oldu. Payas'ın eski çağlardaki adı Baias'tır.
Sonraları Bayyas, Bayas ve son olarak da bugünkü hali olan Payas adını
almıştır.
Zamanın en büyük iki devleti Bizans İmparatoru Heraklius ile İran
Kralı 11. Hüsrev zamanında 622'de yapılan büyük savaş Payas'ta olmuştur.
Daha sonraları Payas, bu sefer de Haçlı Seferleri yolu üzerinde
olması sebebiyle önemini korumuştur. Haçlıların İlk seferlerinde
Anadolu’dan Payas üzerinden çıktıkları bilinmektedir. Payas'taki Cin
Kule’nin gözetleme amacıyla 13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Bölge kısa bir süre Haçlı egemenliğinde kalmıştır.
Payas, Yavuz Sultan Selim'in
Mısır seferi ile Osmanlıların eline geçmiştir. Hac yolu üzerinde olması
nedeniyle Osmanlılar Payas’a önem vermişler ve Cenevizlilerden temel
yıkıntıları ile kalan kaleyi tamamen sökerek aslına uygun olarak
1567-1571 tarihleri arasında bugünkü kale ve hendeği yapmışlardır.
Külliye, cami, hamam ve imaret ise 1568-1574 yılları arasında
tamamlanmıştır. Payas kalesi, kervansarayı ve limanı ile uzun bir dönem
önemini korumuştur .
Osmanlı Devleti tüm doğu seferlerinde Payas Limanı'nı lojistik ikmal üssü olarak kullanmıştır. Son olarak IV. Murat ünlü Bağdat seferinde tüm lojistik ikmalini Payas üzerinden yapmıştır.
Evliya Çelebi seyahatnamesinde Payas'tan teferruatlı bir şekilde
bahsetmektedir. Buna göre 17. yüzyılda Payas'ın nüfusu 8.000
civarındadır. Yine Evliya Çelebi'nin anlattıklarından o dönemde de
turunç, üzüm ve incir bölgenin en dikkate değer ürünleri arasındadır.
Evliya Çelebi yol üstündeki kervansaraylardan en önemlisi olarak Payas
kervansarayını göstermiştir. Bu da Payas’ın 17. yüzyıldaki önemini
göstermesi açısından dikkate değerdir.
I. Dünya Savaşı sonrasında kısa bir süre Fransız işgaline uğrayan
Payas, işgalden fazla etkilenmemiştir. Her ne kadar 200 kişilik bir
Fransız birliği ve atanmış bir Fransız kaymakamı bulunsa da bölgedeki
çete faaliyetlerinin Payas'ın dağlarında ve özellikle Fındık Yaylası'nda
üstlenmesi sonucu işgal hiçbir zaman etkili olmamıştır.
1939 yılında Hatay'ın anavatana katılımıyla sınır kenti olan Payas
Hatay’a bağlanmıştır. 1970'li yıllara kadar bir tarım ve bahçecilik
beldesi olan Payas, İskenderun Demir ve Çelik Fabrikası'nın
kurulmasıyla bir anda büyümüş, 7.000'lerde olan nüfusu 25.000'lere
kadar yükselmiştir. O günden bu yana istikrarlı bir şekilde büyüyen
Payas, bugün sanayi ve ticarete dayalı ekonomisi, tarihi ve doğal
güzellikleriyle Türkiye’nin en büyük kasabası durumundadır.
Kırıkhan
Kırıkhan
Kırıkhan, Hatay ilinin ilçelerinden biridir.
Kırıkhan'ın batısında Nur Dağları, doğusunda Suriye, güneyinde ise Amik Ovası bulunur. İskenderun ve Antakya'dan sonra Hatay
ilinin en gelişmiş ilçesidir. İlçe geçimini %50'si tarım, %28'i sanayi,
geri kalanları ise diğer meslek alanlarıyla sağlamaktadır. Son 15-20
yıl içerisinde Kırıkhan'da tarıma dayalı ekonomide önemli gelişme
gözlenmektedir. 29 çırçır ve prese fabrikası, 2 tekstil fabrikası, 6 yağ
fabrikası, 2 mısır kurutmayla birlikte sayı 40 civarındadır.
Bayezid-i Bistami
hazretlerinin kabri bu ilçede bulunmaktadır. Beyazid-i bistami
hazretlerinin kabri birçok kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
Kırıkhan ilçesi bütün Türkiye'de yaklaşık iki yüz yıldır diş teknisyenleri ile tanınmaktadır.
Bazı kaynaklarda, "Kırıkhan'ın isminin son yüzyılda duyulmaya
başlandığı" ifade edilmekteyse de, bu ismin eskiden beri var olduğu 17.
yüzyılda yaşamış olan Karacaoğlan'ın bir şiirinde açıkça görülmektedir. Hatta Kırıkhanlı şair Sefil Molla'nın da kurtuluş yıllarında Kırıkhan'la ilgili şiirleri bulunmaktadır.
İlçenin takımı Kırıkhanspor TFF 3. Lig'de mücedele etmektedir. Kırıkhanspor tarihinde ilk defa 2010-2011 sezonunda Ziraat Türkiye Kupası'nda gruplara kalarak önemli bir başarıya imza atmıştır.
Gölbaşı Köyü Hatay ili içerisinde, Kırıkhan ilçesine 10 km mesafede bulunan bir köydür.Adını içerisinde bulunan Gölbaşı Gölü´nden almış bulunmaktadır...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)